Mesaj sayısı : 173 Giriş sayısı : 955
Konu puanı : 0 Toplam P : 6
Konuya Puan ver
Üye bilgileri
|
1930'lu yılların Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege şehrinde dahi açlıktan insanların öldüğünü... Ortalama
bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu bu dönemde, çağdaşlaşma
yolunda(!) 75 000 lira gibi büyük paranlar ödeyerek heykel
yaptırdığımızı (1)
Kendinizi Türklere Emanet Edin
16.
yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk
orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından
kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük
Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde: "Belki
de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın. Haindir,
sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve
merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini …(2)
Talan Edilen Mirasımız
Şanlı
Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazinin mübarek anası Hayme Hatunun
Domaniç’teki türbesini ulu hakan Abdülhamid Han'ın, ecdadına hürmetinin
ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirip pencerelerini atlas
perdelerle kaplattırdığını ve zeminini de Hereke dokuması muhteşem bir
halı ile, döşettiğini . . . Daha sonraları iş başına gelen Halk
Partisi döneminde ise o muhteşem halının türbeden gasp edilerek,
partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin kapılarına paspas yapıldığını ve
atlas perdelerinin de kaymakamlık binasında kullanıldığını... (3)
Ecdadımızın Silinmez İzleri
1976
yılında Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya
çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete girişen
dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen'in bir ara söze: "Bu Suudi
Arabistan'ın ilk tuzdan arıtma tesisidir" diye başlaması üzerine Fransız
Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:"No... Sör... Bu Suudi
Arabistan'ın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir. İlki Osmanlılar'ın
1800.lü yılların sonunda yaptığıdır" diyerek ecdadımızın eşsiz
mirasından habersiz yaşayan elçimizi mahcup ettiğini ,,(4)
Bitmeyen Osmanlı Sevgisi
Balkanlar'dan
Orta Doğu'ya kadar büyük bir coğrafyanın 1. Cihan Savaşından sonra
elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir
hasretle "Osmanlı, Osmanlı " diye sayıkladığını .. Budapeşte'den
gelen bir yazarımıza bir Boşnak,ın'. "Madem ki İstanbul'a gidiyorsun
Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim canımı
İstanbul'u görmeden . alması!" dediğini Trablusgarp'daki ihtiyar
Cezayirlilerin , boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını…(5)
Biliyor muydunuz.
Avrupa'da Akıncı Korkusu
1534 yılında
Viyana'daki St. Stephen Katedrali'nde. Osmanlı akıncılarının
yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyetin
ihdas edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye
Meclisince. Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin
lüzumu yoktur" diye bir karar alınarak iptal edildiğini...(6)
Cennette Yer
Osmanlı
Devleti'nin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at
oynattığı bir dönemde. kilisede bir papazın vaaz verirken"Dünya
hakimiyetinin Türklere fakat Cennet'in de kendilerine ait olduğunu... "
söylemesi üzerine. bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük
bir ümitsizlik içinde: "Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç
Cennet'te yer bırakırlar mı?" dediklerini...(7)
Batışın Remzi
Yükseliş
dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazı Topkapı Sarayına karşılık,
yıkılışımızı remzeden Varsay taklidi Dolmabahçe Sarayının Avrupa'dan
borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa
edildiğini... (8)
Şefzade'nin Dolmabahçe Sefası
İsmet
İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde, oğlu Ömer İnönü nün gerek
talebelik gerekse daha sonraki yıllarda koskoca Dolmabahçe Sarayını
ikametgah olarak kullanıp, yattığı bir oda için bütün sarayın
kaloriferlerini yaktırdığın ve ayrıca bu şefzadenin sarayda kadınlı
kızlı gece alemleri düzenlediğini... Bütün bu olanların dönemin
Millet Meclisinde ciddi tartışmalara yol açtığını ve o gün mecliste
bulunan baba İnönü nün kulaklığı takılı olduğu halde müzakereleri
işitmemezlikten geldiğini (9)
Ağaca Asılan Zekat Parası
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın. günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de: "Müslüman
kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek
kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye
yazdığını.. Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını (10)
Nebiler Sultanı nın Güzellikleri
Aşk bahçesinin yanık bülbülü Hazreti Mevlana'nın, Peygamberimiz'in (sav) üstün vasıflarıyla alakalı olarak: Nebiler
Sultanı'nın (sav) vasıflarının şerhini. eğer ben devamlı, durmadan
söylesem, yüzlerce kıyamet geçer de o yine bitmez. " dediğini... Sahabi
efendilerimizden Amr bin As'ın (ra): "Benim gözümde Resulullah'dan
(sav)daha sevgili, benim gözümde Ondan daha büyük bir kimse yoktur. Ne
var ki, Ona olan tazimimden gözüm doya doya Ona bakamıyordu " dediğini. .
. İmam Kurtubi'nin de "Nebiler Nebisi'nin (sav) güzellikleri bize
tamamıyla gösterilmemiştir. Gösterilmiş olsaydı, gözlerimiz Ona bakmaya
takat getiremezdi " diyerek İki Cihan Saadet Güneş’inin güzelliklerini
bir nebzecik olsun anlatmaya çalıştıklarını..(11)Biliyor muydunuz?
Osmanlı Arması
Merhum
Necip Fazıl Kısakürek in 1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu
mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri
bir kumaş resmini yayınlayınca, "padişahlık propagandası yapmak " gibi
saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatıldığını ve kendisinin
de suçlanarak mahkemeye sevkedildiğini Necip Fazıl'ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde: İçinde
adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var
Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye haykırdığını (12)
Biliyor muydunuz?
Pasaport Farkı
Şanlı Osmanlı
Devleti'nin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir
Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek:
"Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanlı pasaportum varken
selam dururlardı. Ben Osmanlı teb'asıyım ne olur bunu değiştirin" diye
sefaret yetkililerine yalvardığını… (13)
Türk Köşesi
Devlet
i Aliye yi Osmaniye'nin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı
dönemlerinde, Avrupa'da Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale
geldiğini Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının
ayıplandığını (14)
Reformun Böylesi
0 zamana kadar
sadece batılıların kendi aralarında düzenledikleri balolara, yanlış
batılılaşma hareketinin bir parçası olarak Türk devlet adamları da
katılınca 11829), baloda bulunan bir Fransız kadının oldukça doğru bir
teşhiste bulunarak Türkler reforma, bitirmeleri gereken yerden
başladılar dediğini ...(15)
Birinci Dünya Savaşının Vahşet Yılları
Birinci
Dünya savaşı sıralarında Musul'da halkın açlıktan perişan durumlara
düşüp hergün sokaklarda kadın-erkek çocuk-ihtiyar birçok insanın inleye
inleye ölüme gittiklerini ve buna bir çare bulunamadığını… Açlıktan
ölen bu zavallı çocukların etlerini kasap dükkanlarında koyun ve kuzu
eti diye satan veya aşçı dükkanlarında pişirip halka yedirme vahşetini
gösteren on-oniki kişinin idam edildiğini . (16)
Amerikan Yardımı (!)
Truman
doktrini çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri'nden aldığımız 69
milyon dolar askeri yardım ile elde edilen askeri techizatın bakımı için
ABD'ye her yıl 400 milyon dolarlık bakım ve ithalat parası harcaması
yaparak ne kadar karlı bir anlaşma (!) yaptığımızı (17)
Hayal Müessesesi
Teb'asını
"Emanetullah" olarak gören Osmanlı Devleti'nde, akıl hastalarına
bimarhanelerde son derece şefkatle muamele edilip ceviz karyolalarda,
ipekli çamaşır ve çarşaflarda yatırılıp mu***i ile tedavi edildiğini. Aynı dönemde Avrupa'da ise, akıl hastalarının ruhuna şeytan girmiş denilerek diri diri yakıldığını. . (18/a)
İstanbul'daki
bimarhaneleri giren Mongeri Pere'nin: "Burası Avrupa'nın asırlar sonra
tahayyül edeceği bir hayal müessesidir dediğini ve Osmanlı'nın
uyguladığı bu mu***i ile tedavi metodunun ABD'de ancak 1956 yılında
uygulamaya geçebildiğini.........
-------------------- ... |